cupure logo
cumhurbaşkanıgazzedeisrailtrumpabdnükleerhayatınıfilistinliepsteinkaybetti

6 aydır süren vızıltı depremin işareti mi? Mide bulantısı yarattı: 'Hayatı sorgulatıyor'

6 aydır süren vızıltı depremin işareti mi? Mide bulantısı yarattı: 'Hayatı sorgulatıyor'
Zeynep Dilara Akyürek / Milliyet.com.tr – Şubat ayından bu yana geçen 6 ay, İskoçya için bir ‘vızıltının’ durmaksızın verdiği rahatsızlıkla sürüyor. 50 hz seviyesindeki ses, insan kulağıyla çok az bir uğultu ya da gürültü gibi duyuluyor olsa da etkileri büyük. Kulaktan çok midede ve beyinde rahatsızlığa sebep olan bu gürültü, İskoçya’nın dört bir yanını sarmış durumda. Özellikle Lewis Adası’nın doğu kıyısında yaşayanlar kendilerini ‘delirtecek gibi’ geldiğini söyledikleri ses yüzünden ciddi problemler yaşıyor. Aylardır geçmeyen bir mide bulantısına, baş ağrısı ve iç huzursuzluk da eşlik ediyor. İskoçya için ilk olsa da Dünya'nın kuzeyi bununla ilk kez karşılaşmıyor! Peki ama insanı ölüme kadar bile götürebileceği düşünülen bu sesin kaynağı ne olabilir? Gazi Üniversitesi Mühendislik Fakültesi İnşaat Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi, Afet Yönetimi Uzmanı Doç. Dr. Bülent Özmen ve Nöroloji Uzmanı Dr. Mehmet Yavuz sesin kaynağına ve insan sağlığı üzerindeki etkilerine dair değerlendirmelerini Milliyet.com.tr’ye yaptı. 6 AYDIR HİÇ DURMADI! KAYNAĞI MAKİNE Mİ, DOĞA MI? ‘Hebridean Vızıltısı’ adlı bir sosyal medya grubu, 6 aydan uzun süredir İskoçya’yı rahatsız eden sesin kaynağını bulmak için pek çok gönüllü ve mağduru bir araya getirdi. Yapılan araştırmalar, ulaşılan sonuçlar, ihtimaller ve bulgular bu grupta değerlendiriliyor ve pek çok üye de tahminlerde bulunuyordu. İskoçya’da çok sayıda rüzgâr türbini vardı ve kıyılardan daha çok duyulan sesin kaynağı Lewis Adası’nın çevresindeki yoğun gemi trafiği de olabilirdi. Başta bu iddialar gerçekleşme ihtimali bakımından diğerlerine oranla öne çıktı. Ancak uzmanlar incelemelerinde bu noktalarda ses çıkaracak bir kaynağa rastlamadı. İncelemeler sürdükçe ihtimaller azalıyordu. Ancak ses doğal bir sürece de ait olabilirdi. Bunu da değerlendiren araştırmacılar gözünü ‘midshipman’ balığına dikti. Bu balıklar çiftleşme dönemlerinde bazı sesler çıkarabiliyor ve bu seslerin seviyesi 102 Hz’e kadar da çıkabiliyordu. Ancak denizin altından yeryüzüne çıkabilecek ve aralıksız devam edecek bir sesin ‘sonsuz’ bir enerji kaynağı olmalıydı. Yani sürekli aktif olması gereken bir şeyler, sesin kaynağı olmak için daha güçlü adaylardı. Denizden karaya çıkmadan, bir ihtimal daha değerlendirilmeliydi. Dünyanın her yerine uzanan veri ve iletişim kabloları bozulduğunda ya da çalışırken bazı sesler çıkarabilirdi. Hiç durmayan iletişim ve veri paylaşımı düşünüldüğünde kablolar şubat ayında birden ses çıkararak çalışmaya başlamış olabilir miydi? Alıntı Metni İSKOÇYA’DAKİ GİZEMLİ SES DEPREM ALARMI MI? Rahatsız edici uğultunun sebepleri arasında sıralanan bir ihtimal de deprem. Gürültü bir deprem belirtisi olarak değerlendirilebilir mi? Büyük depremlerden sonra yayınlanan 'deprem sesleri' bunlara bir örnek mi? İskoçya, Lewis Adası'nın kuzeyinden güneyde İspanya'ya doğru uzanan faylardan oluşan bir alan üzerinde kurulu.Bu da onu faylar bakımından zengin bir kara parçası yapıyor. Ancak hem bölgenin sismik aktivitesi hem de depremin belirtileri bu sesleri açıklayabilir mi? Doç. Dr. Bülent Özmen, “İskoçya’da insanlar 6 aydır duyulan bir ses nedeniyle ciddi rahatsızlık duyuyor. Özellikle bu sesin en fazla Lewis Adası’nda yaşayanları etkilediği basına yansımış durumda. Bu sesin Lewis Adası’nın altından geçen faylarla bir ilgisi yok. Çünkü fayların kırılmadan önce ses çıkardığına dair bir bilgi şimdiye kadar raporlanmadı. Ancak aktif faylar kırıldıktan ve deprem olduktan sonra yayılan sismik dalgaların etkisiyle bazı kişiler tarafından duyulabilen ses çıkarabilir” diyerek konuyu açıklıyordu. Peki o zaman depremin sesi neydi? Doç. Dr. Özmen bu konuda da açıklamalarını şöyle sürdürdü: “Deprem sırasında saçılan titreşimlerin frekansı, insanın duyabildiği ses aralığının çok altında. Yapılan araştırmalar, yer hareketinden kaynaklı titreşimlerin yalnızca 0.9 ile 2.1 Hz arasında olan belirli frekanslarının atmosfere verimli bir şekilde aktardığını gösterdi. Dolayısıyla bu sesler, insanın duyabileceği aralığın altındadır. Ancak yapılan çalışmalar, bu titreşimlerin havaya geçişi sırasında 20 Hz'e yaklaşabileceğine ve bu sayede insanlar tarafından duyulabileceğine işaret ediyor. Nitekim dünyanın farklı yerlerinde meydana gelen depremlerden sonra bazı kişiler uğultu şeklinde bir ses duyduklarını ifade etmişti. Bazen deprem dalgaları her ne kadar nedeni tam olarak bilinemese de işitilebilir hale gelir ve insanlar tarafından patlama, uğultu, gürültü şeklinde duyulabilir. Her depremden sonra olmasa da bazı depremlerden sonra ve sığ derinlikli depremlerde bu sesi bazı kişiler duyabilir.” Hindistan ve Prada'nın 'sandalet' kavgası! 52 bin liraya satışta: 'İçinde altın mı var?' Depremler bazı sesler çıkarıyordu. Ancak bu deprem esnasında ya da sonrasında duyulan seslerden ibaretti. Yani hiç depremden önce aylarca süren uğultu rapor edilmemişti. Doç. Dr. Özmen de buna vurgu yaparak, sarsıntı sırasında yapılardan gelen sesler ile depremin sesinin ayrı düşünülmesi gerektiğine dikkat çekti. Alıntı Metni ONLARCA İHTİMAL ARASINDAN SIFIR SONUÇ! KAYNAĞI BULUNAMIYOR Tüm ihtimaller tek tek değerlendirilse de kayda değer bir sonuç alınamadı. Üstelik bu tuhaf ve rahatsız edici vızıltı ilk kez İskoçya’da duyulmamıştı. Yakın geçmişte benzer şekilde 4 gürültü sorunu daha kaydedilmişti. Geçtiğimiz yıl biri Kuzey İrlanda'nın Omagh bölgesini, diğer ise Kuzey Immingham sakinlerini rahatsız eden gizemli uğultuydu. Uzmanlar, sesinin kaynağının asla bulunamayabileceğini açıklamıştı. 2013’te de New Forest Bölge Konseyi, İngiltere'nin güney kıyılarında duyulan drone benzeri bir sesle ilgili ihbarları araştırdı ancak kayda değer bir sonuca ulaşılamadı. Benzer ve aynı derecede gizemli bir uğultu da, 2016’da Kanada'nın Windsor şehrini de etkisi altına almıştı. 2022'de Yunanistan'ın Selanik şehrinde de sebebi haftalarca araştırılan bir vızıltı kulakları tırmalamıştı.Ne yazık ki hepsi bir süre sonra kendiliğinden durmuş gürültülerdi. Sorunun kaynağı ise bulunamadı. Sebebi ne olursa olsun böyle bir vızıltının sonuçları net şekilde görülüyordu. İnsan sağlığına ve özellikle kulaklara zarar veren gürültü yalnızca insanı etkilemiyordu. Bu frekansları duyma yeteneğine sahip her canlı gürültüden olumsuz etkilenebilirdi. 6 aydan uzun süredir gürültüyü duyanlar, ‘mide bulandırıcı’ ve insanın aklı dengesini kaybettirecek tuhaf bir gücü olduğunu savunuyordu. Peki, gerçekten de düşük seviyeli bir gürültü, insanın akli dengesini kaybetmesine neden olabilir mi? VAROLUŞU SORGULATIYOR: ‘PSİKOLOJİK SORUNLAR TETİKLENEBİLİR’ Nöroloji Uzmanı Dr. Mehmet Yavuz, İskoçya ve öncesinde kuzey enlemlerde duyulan düşük seviyeli vızıltıların insan sağlığı üzerindeki etkilerini anlatırken sadece fiziksel değil ruhsal problemlere de dikkat çekiyor. Hâlbuki bazı sesler ‘tedavi’ için bile kullanılırken 50 Hz’lik bu ses, tam tersi bir etki yaratır.'Delta dalgaları' diye isimlerdirilen sesler, 0.5 - 4 Hz aralığındadır ve derin uyku, iyileşme ve rahatlama için kullanılır. Anksiyete, depresyon ve uykusuzluk tedavisinde faydalıdır. Tedavi amaçlı kullanılan 2’nci ses, 'Theta dalgaları'dır ve 4 - 8 Hz aralığındadır. Derin rahatlama, meditasyon ve yaratıcı düşünme için kullanılır. Ayrıca stres ve depresyonu azaltmaya da yardımcı olabilir. 'Alpha dalgaları' ise 8 - 14 Hz aralığında olup, rahatlama, odaklanma ve huzur için kullanılır, anksiyete ve stresin hafifletilmesine de yardımcı olur. Son olarak Beta dalgaları 14 ve 30 Hz’dedir ve uyanıklık, zihin açıklığıyla ilişkilidir. Ancak yüksek frekanslar uzun süreli stres veya endişe yaratabilir. Tedavi için doğal sesler de kullanılır, su ya da kuş sesleri bunlar arasındadır. Ancak tedavi için kullanılan hiçbir frekans 50 hz’yi işaret etmez. Dr. Mehmet Yavuz, “İnsan beyni, duyusal verileri sadece algılamakla kalmaz, onları anlamlandırır, duygulandırır hatta içselleştirir. İskoçya’da Şubat 2025’ten bu yana bildirilen 50 Hz’lik düşük frekanslı uğultu, yalnızca fiziksel bir ses meselesi değil, aynı zamanda zihinsel, nöropsikolojik ve manevi bir yankılanma meselesidir” dedi. Dr. Mehmet Yavuz, “50 Hz gibi düşük frekanslı uğultular, uzun süreli maruziyetle bazı bireylerde beyin tarafından ‘arka plan sesi’ gibi kodlanıp kanıksanabilir. Bu durum, nöral adaptasyondur. Beyin, sürekli gelen ve değişmeyen bir uyarana zamanla daha az tepki vererek onu bastırmaya çalışır. Bu, hayatta kalmak için gereklidir. Çünkü beyin sınırlı dikkat kapasitesini sürekli aynı veriye harcamak istemez. Böylece herkesi rahatsız eden ses, bazı kişilerce odaklanmadıkça hissedilmez. Ancak bu bastırma sistemi herkeste aynı işlemez. Özellikle duyusal eşiği düşük, duyusal işleme duyarlılığı yüksek bireylerde ‘kanıksama’ gerçekleşmeyebilir. Yani kişi beyin düzeyinde sürekli uyarılır. Bu hadise, sadece biyofiziksel değil, manevî ve varoluşsal bir sorgulama alanı da açar. İçsel sessizlikten uzak, sürekli titreşen ve uğuldayan bir dünyada yaşıyoruz. 50 Hz’de sabitlenen bu uğultu, sanki insana diyor ki 'Sustuğunu sandığın dünya bile artık kendi içinde kıvranıyor.' O yüzden bazı insanlar bu sesi yalnızca kulaklarında değil, kalplerinde de hissediyor. İskoçya’da yaşanan bu olay, bize bir şeyi daha hatırlatıyor: İnsan sadece ‘duyan’ bir varlık değil, aynı zamanda duyduğunu yorumlayan, onunla yaşayan ve bazen de acı çeken bir varlıktır. Sinir sistemiyle ruh arasında kurulan bu köprü, bilimin tarif edemediği ama insanın sezdiği o ince çizgide gizlidir. Bugün 50 Hz ile çınlayan zihinler, belki de sadece bir uğultuya değil, çağın yorgunluğuna kulak veriyor” diyerek, sesin olası olumsuz etkilerini sıralayarak sözlerini şu şekilde noktaladı: Alıntı Metni

Yorumlar

Benzer Haberler

Dünyadan Haberler