cupure logo
abdtürkiyeisrailnükleerduyurduistanbulrusyatrumpbaşkanıcan

Latin Amerika’da 'arka bahçe' tartışmaları ve ikinci Orta Doğu riski!

Latin Amerika’da 'arka bahçe' tartışmaları ve ikinci Orta Doğu riski!
MİLLİYET.COM.TR / ÖZEL - ABD’nin 19. yüzyılda Monroe Doktrini ile şekillenen Latin Amerika politikaları, "arka bahçe" kavramı üzerinden yeniden gündemde. Tarihsel süreçte Venezuela, Brezilya, Kolombiya ve Şili başta olmak üzere birçok ülkede askeri darbeler, ekonomik yaptırımlar ve siyasi müdahalelerle bölgedeki kaynakların kontrolünü sağlamaya çalışan Washington, "kaynak laneti" olarak bilinen bağımlılık ilişkisini pekiştirdi. Şili’de Pinochet darbesi, Brezilya’da 1964 askeri müdahalesi ve Venezuela’da Maduro’ya karşı girişimler, bu sürecin öne çıkan örnekleri oldu. Uzmanlar, ABD’nin güvenlik, uyuşturucu ile mücadele ve demokrasi söylemleri üzerinden bölgeye nüfuz ederken, çoğu zaman kaynakların küresel sermayeye aktarılmasına öncelik verdiğini belirtiyor. Günümüzde ise Latin Amerika, ABD ile Çin arasındaki rekabetin yeni odaklarından biri haline geldi. Brezilya, Venezuela, Kolombiya ve Meksika’daki sol yönetimler, BRICS iş birliği ve Çin yatırımlarıyla Washington’dan uzaklaşırken, ABD bölgedeki nüfuzunu sürdürmek için yaptırımlar, askeri üsler ve uyuşturucu kartellerine karşı operasyon söylemini öne çıkarıyor. Analistlere göre, özellikle Venezuela üzerinde yoğunlaşan olası askeri müdahale senaryoları, Çin, Rusya ve İran’ın karşı çıkışıyla yeni bir küresel gerilim hattı doğurabilir. Latin Amerika’nın geleceği, diplomatik girişimlerin güçlendirilmesine bağlı görülürken, aksi durumda bölgenin “ikinci bir Orta Doğu”ya dönüşme riski bulunduğu ifade ediliyor. 21. yüzyılda Bolivarcılık ve Venezuela'nın İran ile ortak düşmanı: ABD LATİN AMERİKA, AMERİKA'NIN ARKA BAHÇESİ Konuyla ilgili Milliyet.com.tr'ye değerlendirmelerde bulunan İstanbul Aydın Üniversitesi Öğretim Üyesi Dr. Canan Tercan şunları söyledi; Hitler’in 'Gamalı Haç’ı gibi Trump’ın da MAGA’sı da küresel egemenlik hedefinin şifresi. 'Amerikan MAGA düşüncesinde Latin Amerika’nın pozisyonu nedir?' sorusunun cevabı ise, tıpkı eskiden olduğu gibi Latin Amerika’yı tekrar Amerika’nın arka bahçesi yapmak. ABD 19. yy. da Monroe Doktrini ile zengin yeraltı kaynakları olan Latin Amerika ülkelerini arka bahçesi olarak belirledi ve kendisine hizmet edecek şekilde dizayn etti. Literatürde buna "kaynak laneti" denilmektedir; anlamı güçlü ülke, zengin kaynakları olan ülkeyi kendisine bağlar; efendisi ve de kabusu olur. Sömürge ülkeleri buna örnektir. Peki kaynak laneti olarak ABD-Latin Amerika ilişkileri nasıl gelişti? Venezuela örneği ile başlayalım. İkinci dünya savaşında ABD’nin sağlam müttefiki ve yakıt tedarikçisi zengin petrol yataklarına sahip Venezuela, 1970’lere gelindiğinde devasa petrol yataklarına rağmen yüzde 40 lara varan yoksulluk seviyesi ile ayakta kalmaya çalışıyordu. Buna karşı Venezuela petrollerini yöneten ABD şirketleri kazandıkça kazanıyordu. 2000’e gelindiğinde ABD’den ayrılmak isteyen Bolivarcı Chavez’in sol hükümeti, ABD tarafından başarısız darbe ile indirilmeye çalışıldı. Sonrasında gelen Başkan Maduro’da Bolivarcı çizgide ilerledi ve kaynakları millileştirmek ve sosyal yardımlara ağırlık vermek istedi. Ancak ABD yaptırımları ülkeyi ekonomik açıdan daha da zayıflattı. Yoksulluk, suç ve uyuşturucu artıyordu. 2019’ da ABD ve dostları uluslararası diplomatik darbe yaparak, seçimleri kazanan Madoru’yu değil, muhalefet liderin Guaidó’yu başkan ilan ettiler. Bu Batı’nın getirdiği sahte lideri ne ordu ne de halk kabul etti ve sahte lider Guaidó ABD’ye kaçtı. Ancak seçilen lider Maduro için ülkeye yaptırımlar arttı ve yoksulluk yüzde 90'a ulaştı. ABD'li istihbaratçı 'tehlikeli' senaryoyu anlattı! 'Türkiye kararlı çatışırsa İsrail yok olur' Latin Amerika ülkelerinde durum genelde buna benzerdi. Kaos, yoksulluk ve darbeler ülkeleri zayıflatmak ve yönetmek için kullanılıyor, Amerika’dan bağımsız kaynaklarını yönetmek isteyen ülkeler ekonomik baskılar ve suç şebekeleri ile yıpratılıyordu. Kolombiya da ABD’nin arka bahçesiydi. Yıllarca, ABD güvenlik, uyuşturucu ticaretinin kontrolünü sağlamak ve tabii ABD’nin çıkarlarını garantiye almak üzerine bölgede bulundu. Kolombiya toprakları, ABD’nin Latin Amerika’daki en önemli askeri üs bölgelerinden biri haline geldi. Uyuşturucu azalmadı, ama ABD, bölgedeki politik ve askeri nüfuzunu pekiştirdi, silah sanayisi ve ekonomik iş birlikleri ile bölgede sürekli kazanmayı başardı. Kolombiya hâlâ dünyanın en büyük kokain üreticisi; kırsal bölgelerde mafya, paramiliter yapılar ve uluslararası karteller çok güçlü. ABD yıllar boyu gerçekten bu ülkede uyuşturucuyu azaltmayı istedi mi, yoksa buna gözünü mü yumdu konusu hala tartışılıyor. BREZİLYA'DAKİ DURUM BENZER Dünyanın zengin kaynaklarına sahip Brezilya da uzun yıllar “arka bahçesi” olarak ABD’ye hizmet etti ancak kendisi gelişemedi. Yıllarca suç kartelleri, güvensizlik, darbeler, ekonomik baskılarla yüzleşti. 1964’te seçimle gelen lider, ABD’nin “Operation Brother Sam” adını vererek desteklediği askeri darbe ile indirildi, akabinde ülke 20 yıl diktatörlükle yönetildi ve 1980’lerden itibaren IMF ve ABD’nin neoliberal politikaları Brezilya’yı dış borca bağımlı hale getirdi. Halk Amerikan modeli neoliberal politikalarla daha da fakirleşirken Brezilya’nın zengin kaynakları küresel sermayeye aktarıldı. ABD, "kaynak lanetini" gölgelemek için, dikkati başka yöne çekti. Bunun için, Brezilya’da ses çıkartan abartılı karnavallar ve Brezilya futbolu gibi öğeler öne çıkarılarak ülkenin “renkli imajı” dünyaya pazarladı ve dikkatler yoksulluk ve suçtan uzaklaştırdı. 2000’lerden itibaren Lula’nın İşçi Partisi başa geldi ve ABD’den uzaklaşıp Çin ve BRICS ile güçlendi, ancak ABD’nin baskısı ile yüzleşti. Bölgede en acı süreci yaşayan Şili’ye de değinelim. Şili’de 1973’te, ABD’nin desteğiyle Operation Condor kod adlı operasyon yapıldı. General Augusto Pinochet, demokratik yolla seçilmiş sosyalist başkan Salvador Allende’yi devirdi. Darbe sonrası kıyamet Şili’de yaşandı. ABD’de 6 yıl sonra bir ilk! Anlaşmazlık çıktı, hükümet kapandı Santiago Ulusal Stadyumu, binlerce muhalifin tutulduğu, işkence gördüğü ve öldürüldüğü bir toplama kampına dönüştürüldü. Stadyumda 1973 sonbaharında yaklaşık 40.000 kişi tutuldu. Uluslararası insan hakları raporlarına göre burada on binlerce kişi öldürüldü. Bir yıl sonra, aynı stadyumda, 1974 FIFA Dünya Kupası elemeleri için Şili milli takımı-Sovyetler Birliği maçı organize edildi. Bu sembolik anlamı olan bir durumdu. Acısı taze olan topluma, büyük manşetler ve coşku ile eğlence havası verildi. SSCB, stadyumun işkence merkezi olarak kullanılmasına tepki gösterip maça çıkmadı. Şili tek taraflı maç oynayıp boş kaleye gol atarak elemeyi geçti. ABD burada da futbol ile durumu gölgelemeye çalıştı. Şili’nin yanı sıra Guatemala (1954), Brezilya (1964), Arjantin (1976), Nikaragua, El Salvador ve daha birçok ülkede ABD, askeri darbeleri ve paramiliter güçleri destekledi. Kaos oluşturarak, siyasi istikrarı zayıflatmak, korku ile ülkeyi kendine sığınmaya ve itaate yöneltmek istedi. 2000 lerde ise Latin Amerika’da sol yeniden yükseldi. Pembe Dalga, adıyla Latin Amerika'da sol birleşerek ABD'ye karşı bağımsız bir blok oluşturma olasılığı artıyor. BRICS buna kapı açıyor ve Çin bu bölgenin en büyük destekçisi, Rusya’da onu takip ediyor. Çin zengin Latin Amerika kaynakları üzerinde yatırım ve enerji sahalarını korumak istiyor. BRICS ise bölgede direnç ve gelecek vizyonu. İran da bu bölgeyi Şii hilaline dahil etmek istiyor, özellikle enerji, askeri ve ticari alanda birlikteliklerle varlığını gösteriyor ve tabi bir de uyuşturucu ticaretinde. Özellikle Çin ve ABD arasında Latin Amerika bir rekabet alanı. ABD’nin tepkisi ise bölgeyi domine etmek için uyuşturucu ve göç gibi sebeplerle, yaptırım uygulamak ve askeri müdahale ile tehdit etmek yönünde. ABD hem arka bahçesini kaybetmek istemiyor, hem de bu verimli bölgeyi rakibi Çine kaptırarak düşmanının elini kuvvetlendirmek istemiyor. Günümüz Latin Amerika perspektifine gelirsek, Kolombiya’da Başkan G. Petro, Latin Amerika’daki “sol dayanışma” çizgisinde: Venezuela, Meksika (AMLO), Brezilya (Lula), Şili (Boric) ile yakın. ABD’den ayrı politikalar izlemek istiyor ama ülkesi uyuşturucu bataklığı ve uluslararası mafyanın içine gömülü. Solcu halk ve devlet söyleminin yanında bir de Gazze halkının hakkını savunarak, emperyal İsrail-ABD güçlerin karşısında duruyor. Bu yüzden İsrail’e karşı askeri operasyon çağrısı yaptı. ABD, ise Kolombiya’nın genel tutumundan rahatsız ve başkan Pedro’nun vizesini bile iptal etti. Brezilya BRICS ile Çin ve Rusya cephesinde, ABD ile ilişkileri çok gergin. Hatta geçtiğimiz hafta 80. BM toplantısında dünyaya seslenen ABD başkanı Trump’ın konuşmasında hedef oldu. Trump toplantıda Brezilya’yı aşağılamak için fakirlikle damgalandı. Şili ise 70’lerda yapılanları unutmadı, ABD'ye mesafeli ama ticari ortaklıkları devam ediyor. Geldiğimiz noktada Amerika Birleşik Devletleri, Venezuela ve ardından orta vadede bölgedeki bazı ülkelere uyuşturucu kartellerini zayıflatma gerekçesi ile askeri müdahalede bulunabilir. Nitekim ABD’nin bu yönde hamlelerine karşın, geçtiğimiz ay Venezuel’da seferberlik ilan edildi halk silahlandırılmaya başlandı. ABD’ye karşı bu olasılıkta, Çin, İran ve Rusya ise Venezuela’yı destekler. Nitekim Çin Venezuela’ya olası Amerika müdahalesinin kabul edilemez olduğuna dair açıklamalar yaptı. Eğer makul zemin oluşmazsa, zengin enerji ve yer altı kaynakları olan Latin Amerika da Orta Doğu gibi, zaman içinde çözülmeye başlayabilir ve uluslararası müdahaleye sahne olabilir. Bölge çok hassas bir dönemlerden geçiyor ve bölge için geleceğe dair yeni senaryolar yazılıyor. Bölgede arabuluculuk faaliyetlerinin arttırılıp havanın ılıması gerekli. Aksi halde bölgedeki ticaret savaşları fiili çatışmaya dönebilir. Savaş ortamı, silah ve uyuşturucu kaçakçılığı için "altın çağ" demektir. Latin Amerika’da askeri müdahale, bölge üzerindeki kaostan büyük karlar elde eden ve terörü destekleyen silah sanayinin ve paramiliter orduların işine gelir. ABD ise hem silah satar hem de Çin’in ticaret ve yatırımlarını baltalayarak iki kere kazanır. Dolayısı ile bölgede sıcak çatışmanın olmaması için diplomasinin dikkatle sürdürülmesi gereklidir ki süreç orta vadede ikinci bir Orta Doğu’ya (özellikle Irak’a) sürüklenmesin.

Yorumlar

Dünyadan Haberler