cupure logo
israiltrumpukraynagazzedeavrupaabdrusyagazzetrumptanhayatını

Rusya, Çin ve Kuzey Kore. Bu üç ülke aynı tabloda nasıl buluştu?

Çin'de gerçekleşen uluslararası zirveye, Çin, Rusya ve Kuzey Kore'nin ilk keç üçlü ortamda bir araya gelmeleri damga vurdu. Birçok önemli mesajın verildiği zirveyi Gazeteci Serkan Demirtaş, ntv.com.tr için yazdı. Çin’in Tiencin ve Pekin kentlerinde 31 Ağustos-3 Eylül günleri arasında yaşanan uluslararası zirve ve üst düzey görüşmeler, son dönemin üzerinde en çok tartışılan diplomatik faaliyetleri olarak tarihe geçti. Bunun tartışılmasının nedeni ise üçü de nükleer silaha sahip ve Batı ile ilişkileri karşıtlık üzerine kurulmuş olan Çin, Rusya ve Kuzey Kore liderlerinin ilk kez üçlü bir ortamda ve gizleme gereği duymadan bir araya gelmeleri oldu. Çin Devlet Başkanı Xi Jinping, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ve Kuzey Kore lideri Kim Jong-un’u bir araya getiren etkinlik, 3 Eylül’de Pekin’in ünlü Tiananmen Meydanı’nda gerçekleştirilen 2. Dünya Savaşı’nın sona ermesinin 80. yılı kutlamalarıydı.  Üç lider aynı karede buluşurken, dikkat çeken isim yine Kuzey Kore Lideri oldu. Trenle seyahat gibi "eski usulle" Pekin'e ulaşan Kim'in, iki dev ülke arasında yer alması dikkat çeken bir görüntü. KİM BU TABLODA NASIL YER ALDI? Kim, 2011'de Kuzey Kore liderliği görevine başlaması sonrası ilk yurt dışı ziyaretini Mart 2018'de Çin'e yapmıştı. 2018'de 3 kez Çin'e, birer kez Güney Kore ve Singapur'a giden Kim, 2019'da birer kez Çin, Vietnam, Rusya ve Güney Kore'yi ziyaret etmişti. Kim, 2023'te Rusya'ya ve 2-3 Eylül'de de Çin'e ziyaret gerçekleştirdi.1959'dan bu yana ilk kez bir Kuzey Kore liderinin Çin askeri geçit törenine katılmış olması da dikkat çekti. İki dev ülkenin liderleri arasında yer almayı başaran Kim, aslında ülkesine yönelik bazı avantajlar elde etmenin peşinde, Kim, ülkesinin ekononik çalkantıdan kurtarmak için Çin yardımlarına muhtaç ve bir yandan da Çin'li turistler ülkesine getirmek istiyor. Kuzey Kore İşçi Partisi'nin kuruluşunun 80. yıldönümü olan 10 Ekim'in yanısıra,  2026 yılında yapılacak dokuzuncu parti kongresinin görkemli geçmesi Çin yardımlarına bağlı.ZİRVENİN MESAJLARI NELER?Çin, 1931-1945 yılları arasında topraklarının üçte birini işgal eden Japonya’nın 2 Eylül 1945’te teslim olmasını her sene “Çin Halkının Japon Saldırganlığına Karşı Direniş Savaşı’nın ve Dünya Anti-Faşist Savaşının Zaferi” olarak kutluyor.2. Dünya Savaşı’nın sadece bir Batı zaferi olarak anılmasına ve o anlayışın temelleri üzerine bir dünya düzeni kurulmuş olmasına da aynı Rusya gibi Çin de karşı çıkıyor ve her sene yapılan törenlerle bu konuyu vurgulamaya devam ediyor.   Jinping, mevcut sisteme olan eleştirilerini ve önerilerini siyasi platformlarda dile getirirken bu sürecin askeri boyutuna ilişkin mesajını da on binlerce asker ve son teknoloji silahların sergilendiği devasa askeri geçit töreniyle verdi.  GÜÇ MERKEZİ YER DEĞİŞTİRİYOR Jinping, Putin ve Jong-un’un birliktelikleriyle verdikleri en önemli mesaj, 2. Dünya Savaşı sonrasında Batı merkezli kurulan uluslararası düzenin kökten değişmekte olduğu, ekonomik gücün yanı sıra siyasi ve askeri güç dengelerinde de batıdan doğuya önemli yer değiştirmeler olduğu şeklinde değerlendirildi. 80 yıllık mevcut kural temelli düzenin artık işlemediği, dünyanın saygı görmeyen çoğunluğunun artık sesini daha yüksek çıkardığı bir döneme girildiği ve bunun Batı tarafından da görülmeye başladığı da verilen mesajlar arasında. Bunu aslında Çin lideri 31 Ağustos-1 Eylül günleri arasında gerçekleştirilen Şangay İşbirliği Örgütü (ŞİÖ) Zirvesi açılışında yaptığı konuşmada açıkça dile getirdi. 2. Dünya Savaşı’na ilişkin tarihsel bakış açısının düzeltilmesi, Soğuk Savaş anlayışına karşı çıkılması ve zorbalığa karşı durulması çağrısında bulunan Jinping, “Eşit ve kurallı çok kutuplu bir dünyayı ve evrensel olarak yararlı ve kapsayıcı bir ekonomik küreselleşmeyi savunmalı, küresel yönetişim sistemini daha adil ve eşitlikçi hale getirmeliyiz,” ifadelerini kullandı. BM Güvenlik Konseyi’nin 5 daimi üyesinden biri olan Çin, bu kapsamda, küresel yönetişim inisiyatifi başlığında hazırladığı çalışmayı uluslararası toplumun ve BM’nin dikkatine sunmuştu. Bu çalışma, mevcut haliyle Güvenlik Konseyi’nin temsil yeteneğinin kalmadığını, mutlaka küresel Güney’i içerecek şekilde reforme edilmesi gerektiğini ve BM’de alınan kararların uygulanması için yapılarının daha etkin hale getirilmesi gerektiğini öneriyor.   ASKERİ GÖVDE GÖSTERİSİ Ancak küresel sisteme ilişkin çağrıların sadece siyasi açıklamalar ve diplomatik girişimlerle sınırlı olmadığı 3 Eylül günü Çin’in düzenlediği devasa askeri geçit töreniyle ortaya çıktı. Çin, on binlerce askerin yanı sıra en yeni ve gelişmiş askeri ekipmanlar ve silahları da görücüye çıkardı. Bu silahların arasında yeni kıtalararası balistik füzeler, hipersonik silahlar, lazer silahları, hava ve su altı insansız hava araçları yer aldı. Geçit törenine Putin ve Jong-un’u yanına alarak çıkan Jinping’in verdiği en önemli mesaj “Çin milleti, zorbalar tarafından asla korkutulmayan büyük ve kendi kendine yeten bir millettir” oldu. Birçok uzmana göre bu gövde gösterisi ABD’ye verilmiş önemli bir mesajdı. ABD Başkanı Donald Trump’ın sosyal medya hesabından bu geçit törenine ilişkin yaptığı açıklama da mesajın Washington tarafından alındığını gösterdi. Trump, ABD’nin dünyanın tek askeri süper gücü olduğunu belirtirken, üç liderin ABD’ye karşı komplo kurmakla meşgul olduklarının farkında olduğunu da kayda geçirdi. ÇİN NE YAPACAK? Çin’in bu gelişmiş askeri gücünü nasıl kullanmak isteyeceği, örneğin on yıllardır çözülemeyen Tayvan sorunu açısından yeni bir durum yaratıp yaratmayacağı gibi sorular, Pekin’in küresel sisteme ve bölgesel sorunlara yaklaşımındaki olası değişimlere göre yanıtını bulacak. Dünyanın en kalabalık ikinci nüfusuna sahip olan ve son 30 yıldaki atılımlarıyla dünyanın en büyük ekonomisi olma yolunda ilerleyen Çin’in bir yandan barışçıl kalkınma ve serbest ticaret ilkesini içeren geleneksel dış politikasını yürütürken diğer yandan da toprak bütünlüğü ve egemenliğini koruma yolunda daha caydırıcı bir güç olma yolunda ilerlediği gözleniyor. Çin ayrıca başta Asya’daki yakın ve uzak komşuları olmak üzere tüm bölgeyle ilişkilerini güçlendirme arayışını sürdürüyor. Kuşak ve Yol Girişimi’ni devam ettiren, Hindistan ile yakınlaşan Çin ve başta Afrika olmak üzere yatırımlarını sürdüren Çin’in en büyük pazarı olan Batı ile ilişkileri de bozmak gibi bir niyetinin olmadığı değerlendiriliyor. Ancak Çin’in başta yakın coğrafyalarda olmak üzere otoriter rejimler üzerindeki etkisini giderek artırarak küresel alanda daha fazla söz sahibi olacağı bir döneme hazırlandığı da yapılan yorumlar arasında. BATI’DA RUSYA KAYGISI   Batı’yı kısa vadede daha fazla kaygılandıran gelişme ise Rusya’ya uygulanmak istenen izolasyonun özellikle ABD Başkanı Donald Trump ile Putin’in Alaska zirvesi sonrası süreçte giderek etkisini yitirmesi ve Moskova’nın Ukrayna savaşını sonlandırmaya dönük çabaları sulandırabilecek olması. Putin’in Kuzey Kore liderinden asker desteğinin süreceğini sözünü almış olması, Çin’le çok önemli bir doğalgaz boru hattı anlaşması yapmasının elini güçlendirdiği ve bu durumun Trump tarafından başlatılan barış sürecine de olumsuz etki edeceği değerlendirmeleri yapılıyor.

Yorumlar

Benzer Haberler

Dünyadan Haberler