cupure logo
chpistanbulchp istanbulaçıklamaalındıeylülözgürbaşkanıgürselorman

Bakan Tunç'tan, CHP İstanbul İl Kongresinin iptal kararıyla ilgili açıklama

Bakan Tunç'tan, CHP İstanbul İl Kongresinin iptal kararıyla ilgili açıklama
Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, TRT Haber özel röportajında gündemdeki gelişmelere ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Bakan Tunç'un açıklamalarından öne çıkanlar şöyle; CHP İstanbul İl Kongresi'nin iptali ve il yönetiminin görevden alınması ile ilgili tabi siyasi partilerin böyle bir durumla karşı karşıya kalmasını istemeyiz. Devam etmekte olan bir yargılama süreci var. CHP'li delegelerin yapmış olduğu itiraz sonucu süreç başlatıldı.Mahkemenin kararı itiraza açıktır.İstinaf yolu açık, süreç devam ediyor.Bu süreçleri başlatanlar kendileri. İlginizi Çekebilir "YARGIYA 'SORUŞTURMAYI DURDURUN' DİYEMEYİZ" Yargılama süreçleriyle ilgili olarak özellikle Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı'nın Sayın Cumhurbaşkanımız başta olmak üzere Adalet Bakanı olarak biz başta olmak üzere yargı mensuplarını suçlaması onlara yönelik ağır eleştirilerde bulunması doğru değil. Burada burada yargılama süreçlerini başlatanlar da kendileri. Burada Cumhuriyet Savcısı bir ihbar söz konusu olduğunda Ceza Muhakemesi Kanunu 160. maddeye göre o ihbarı değerlendirmek zorunda. CHP Genel Başkanı Özgür Özel'in dün bir açıklaması oldu bu iptal kararına. İtiraz edileceğini söyledi. Yargı süreciyle ilgili eleştirileri oldu. Mahkemenin verdiği karar yok hükmündedir, tanımıyoruz şeklinde. Böyle bir ifade söz konusu olamaz. Yani bir ana muhalefet partisi genel başkanının mahkeme kararını tanımıyoruz demesi bir kere çok talihsiz ve uygun olmayan bir açıklama. Mahkeme kararı kararının son fıkrasını okuduğunuz zaman kabul edilen talepler bakımından itiraza tabi, hukuk muhakemeleri kanunu gereğince reddedilen talepler bakımından da çünkü taleplerin tamamı kabul ya da reddedilmemiş bir kısmı kabul edilmiş bir kısmı reddedilmiş. Reddedilen talepler bakımından da hukuk muhakemeleri kanunu gereğince istinafa tabi. Bu hukuki yolları tüketmeden siz verilen bir kararı tanımıyoruz demeniz o zaman demokratik hukuk devleti ilkesiyle bağdaşmaz. Burada mahkeme kararları eleştirilebilir. Bu kararın yanlış olduğu da söylenebilir. Bu kararı doğru bulan hukukçular da var, eleştiren hukukçular da var. Neticede ortada bir yargı kararı var. O yargı kararına uyulması hukuk devletinin gereğidir. Yoksa o zaman mahkeme kararlarına uyulmazsa, herkes kendi hakkını kendisi aramaya kalkışırsa orada düzen olmaz, devlet düzeni olmaz. O nedenle buradaki tepki haksız bir tepki. Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı'nın özellikle hem Kurultay ve İstanbul Kongresi ile ilgili soruşturma ve davalarla ilgili hem de İstanbul Büyükşehir Belediyesi ve bazı belediyelerde devam eden yolsuzluk iddialarıyla ilgili soruşturmalarla ilgili sürekli yargıya müdahale eden, yargı mensuplarına hakaret eden, yargı mensuplarına tehdit eden karar veren sadece bir savcı değil savcının kararını denetleyen mahkeme hakim itirazlar var. "YARGILAMA SÜRECİ İÇERİSİNDE HAK ARAMA YOLLARI SONUNA KADAR AÇIK" Dolayısıyla yargılama süreci içerisinde hak arama yolları sonuna kadar açık. Burada verilen bir hatalı karar bir sonrasında tekrar denetlenip düzeltilebilir, onanabilir. Dolayısıyla burada yargı süreçlerini sükunetle, sabırla beklemek ve hak arama yollarını da sonuna kadar kullanmak gerekir. Adalet Bakanı olarak bize yargıya müdahale etmemizi ister bir tavrı var. Cumhuriyet savcıları, hakimler böyle yapıyor. Adalet Bakanı olarak siz buna müdahale edin. Böyle bir durum söz konusu olabilir mi? Dolayısıyla yasamasıyla, yürütmesiyle, yargısıyla kuvvetler ayrılığının uygulandığı bir ülkedeyiz. suç ihbarı karşısında ki İstanbul Büyükşehir Belediyesi ve ilçe belediyeleriyle ilgili olarak bazı belediyelerle ilgili olarak gerçekleştirilen soruşturmaların başlangıcını kamuoyu biliyor. Bu başlangıç nereden kaynaklandı? Yine kendi içindeki kendi arkadaşları İstanbul il başkanlığı binasının satın alınma sürecindeki toplanan paraların soruşturulması ile başlayan ve sonrasında bu soruşturma genişletilerek ve ihaleye fesat karıştırma iddialarıyla devam eden ve bir takım itirafçı ifadeleriyle daha da genişleyen ve ilçe belediyelerine ve bazı büyükşehir belediyelerine de sirayet eden bir soruşturma söz konusu. Biz Sayın Cumhurbaşkanımız ya da Adalet Bakanı olarak ben Cumhuriyet Savcılarına, hakimlerimize, yargıya bu soruşturmayı durdurun. Böyle bir soruşturma olamaz diyebilir miyiz? Diyemeyiz. Burada bu soruşturmalar Adli soruşturmalar, bu adli soruşturmaları sanki bir siyasi soruşturmaymış gibi, kasıtlı yapılıyor gibi bir algı oluşturmaya çalışıyor. "MANAVGAT BELEDİYESİ'NDEKİ O GÖRÜNTÜLER HEPİMİZİ RAHATSIZ ETTİ" Kamuoyu her şeyi iddianame yazıldığında ve iddianame yargı sürecinde tartışıldığında ve yargılama sırasında deliller konuşulduğunda iddia, savunma ve hüküm kurulduğunda her şey tüm çıplaklığıyla ortaya çıkacak. Bunu sabırla beklemek lazım. İstanbul Büyükşehir Belediyesi ve ilçe belediyelerindeki soruşturmalar devam ederken bir yandan da başka belediyelerde suçüstü yapıldıkları oldu. Yani Manavgat Belediyesi'ndeki o görüntüler hepimizi rahatsız etti. Kamu kurumlarında şeffaflık, özellikle tüyü bitmemiş yetimin hakkının korunması, milletimizin kaynaklarının bu şekilde çarçur edilmemesi, özellikle belediyelere kamu görevlerine güvenin yitirilmemesi bu noktada ortaya çıkan deliller ve iddialar karşısında Cumhuriyet savcısının susması söz konusu olabilir mi? Ceza Mahkemesi Kanunu 160. maddesi bir suç ihbarı karşısında Cumhuriyet savcısı hemen soruşturmaya başlatmak zorundadır diyor. Başlatmadığı zaman görevini yapmamış olur ve şüphelinin lehine ve aleyhine tüm delilleri toplamak görevidir diyor. Burada sadece İstanbul bakımından değil İşte İzmir'de başlayan ve devam eden, iddianamesi kabul edilen dava süreci var. Bir önceki İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı ile ilgili soruşturma evraklarını, müfettiş raporlarını Cumhuriyet Savcılığına takdim eden yine kendi belediye başkanları. Diğer yandan soruşturmalar devam ederken Manavgat'ta suçüstü yakalanması belediye başkan yardımcısının ve yine Şile'de aynı şekilde suçüstü yapılması bir taraftan yargı soruşturmaları devam ettirirken diğer yandan da başka belediyelerinde Maalesef bu tür çirkin olayların devam ettiğini görüyoruz. Bu tüm kamuoyunun gözü önünde cereyan ediyor. Bizim yargıya müdahale etmemiz söz konusu olamaz. Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı'nın özellikle İstanbul Büyükşehir Belediyesi ile ilgili 5 ay önce başlayan soruşturmanın ilk anından itibaren bunun bir yolsuzluk soruşturması olmadığını, bunun bir siyasi soruşturma olduğunu söylemesi bir kere dosyanın içeriğini bilmeden, iddiaları görmeden, delilleri bilmeden hemen sahiplenmesi doğru değildi. Yani kuvvetli suç şüphesini gösteren somut deliller bulunduğunda ve bir tutuklama sebebi de var ise kanunda bahsedilen delilleri karartma, kaçma şüphesi vesaire ki bu soruşturmalar kapsamında firari olanlar da var. Yurt dışından gelmeyenler var yakalaması olanlar var. Dolayısıyla kaçma şüphesi olanlar hatta kaçanlar da söz konusu. Başsavcımızın bunu tek başına yürütmüyor Cumhuriyet Başsavcılığı yani savcılar dosyalara hakimdir ve sonrasında bunlar iddiadır. Neticede savcılık iddia makamıdır. İddia makamının öne sürdüğü bu iddialarla ilgili olarak bunu değerlendiren, ilk aşamada tutuklama kararlarını veren suç ceza hakimleridir. Suç ceza hakimlerinin verdiği kararlara karşı asil ceza mahkemesine itiraz edilir.Bu mekanizmanın verdiği kararlarla ilgili olarak elbette ki eleştiriler söz konusu olabilir ama bunu tehdide varan cümlelerle özellikle Sayın Cumhurbaşkanımızla ilişkilendirerek savunma yapmaları doğru değil. Savunmanın yapılacağı yer yargı makamlarıdır. Zaten iddianame yazılma süreçleri de devam ediyor. Tutuklama kararlarının nasıl verileceği kanunlarımızda belli. Eğer bu kararlar yanlış, hatalı olduğu kanaatindeyse insanlar, kişiler, itiraz mekanizmaları da açık. Dolayısıyla sadece tanık ifadesiyle ya da gizli tanık ifadesiyle tutuklama, eğer böyle bir durum varsa itiraz edilebilir. CHP İstanbul İl Yönetimine atanan Gürsel Tekin'den çok konuşulacak sözler: Ortada bir cenaze var TERÖRSÜZ TÜRKİYE SÜRECİ Terörsüz Türkiye konusu Türkiye için çok hayati bir konu, çok önemli, çok önemsiyoruz. Bütün siyasi partiler bütün halkımız milletimiz şehit ailelerimiz hepsi önemsiyorlar. Terörden arınmış bir Türkiye inşa sürecini hızlandırır, diyoruz. 41 yıldan bu yana terörle mücadele eden bir ülkeyiz. Trilyonlarca maddi kaybımız var. Ama ondan daha önemlisi şehitlerimiz var, gazilerimiz var. Acı kayıplarımız oldu. Binlerce insanımızı maalesef terörde kaybettik. 41 yıldan bu yana da bugün enflasyonu konuşuyorsak, bugün ekonomide zorlukları konuşuyorsak, Bu 41 yıl boyunca Türkiye'nin kaybettiği ekonomik kayıpları göz önünde bulundurmak lazım. Türkiye 41 yıldan bu yana gelişmesinin ve kalkınmasının önünde en büyük engel olarak terörü gördü. Ve terör örgütünün kendini feshetmesi ve silahları yakması süreci çok önemli bir aşama. Tabi bu aşamaya kolay gelinmedi. Bu aşama son bir yılda evet hızlandı ve Terörsüz Türkiye süreci olarak adlandırıldı. Dolayısıyla tüm bunlara karşı koyabilmemiz ve içeride güçlü olabilmemiz için hep beraber etnik kökeni ne olursa olsun birlik beraberliğimizi kuvvetlendirelim vurgusu sonrası Sayın Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Sayın Devlet Bahçeli'nin Ekim ayında grupta yaptığı konuşma ve çağrı sonrası İmralı'yla gerçekleştirilen görüşmeler sonrası terör örgütünün fesine yol açan ve terörün silah yakmasını sağlayan bir süreci hep beraber gördük. Bunlar çok önemli aşamalardı. Bölgenin gelişmesini ve kalkınmasını engelleyen, oradaki yatırımları yavaşlatan, şantiyeleri basan terör örgütünün oralardan arındırılması süreci çok önemliydi. Tabii özellikle 23 yıl öncesine şöyle bir geriye doğru bandı sardığımız zaman 2002'de AK Parti iktidar olduğunda ilk işlerinden birisi Türkiye'de normalleşmeyi sağlamak ve bölgedeki olağanüstü hali ortadan kaldırmaktı. 47 kez uzatılmıştı olağanüstü hal. Bölgede bir olağanüstü hal yönetimi vardı.Biz onları o dönemleri unuttuk.Bölgede bir normalleşmenin adımı ilk atıldı. Türkiye'de düşünce ve ifade özgürlüğü alanında, basın yayın özgürlüğü alanında konuşma özgürlüğü alanında çok önemli mesafeler alındı. Kürtçe devlet televizyonu kuruldu. Kürtçe enstitüler, seçmeli dersler, yine ana dilde savunma hakkı gibi, siyasilerin kendi dillerinde propaganda yapabilmesi hakkı gibi birçok yenilik ve demokratikleşme adımları atıldı. Zemin hazırlayan, sağlayan bütün unsurlar ortadan kaldırılarak bugünlere geldik ve terörle yapılan mücadele Terörsüz Türkiye sürecini konuşmamızı sağladı. Terörsüz Türkiye sürecinde özellikle bu süreç konuşulmaya başladıktan itibaren devletimizin tüm kurumları tam bir koordinasyon içerisindeydi. Gerek Milli İstihbarat Teşkilatımız, gerek ilgili bakanlıklarımız, Milli Savunma Bakanlığı, Dışişleri, Adalet, ilgili hangi bakanlıklar varsa hepsi tam bir koordinasyon içerisinde bu süreci yürüttü. Bu koordinasyon olmasa bu başarı sağlanamaz. Yani bu koalisyon dönemlerinde o 90'lı yılların iktidardaki partilerin farklı farklı bu konularda farklı düşünmeleri durumunda bu başarının sağlanamayacağı açık. Bu koordinasyonu sağlayarak Terörist Türkiye sürecindeki aşamaları, evreleri bir bir başarıyla geçmiş olduk. Ve şu andaki evre, silah yakma sonrası mecliste kurulan komisyon çok önemli. Özgür Özel'in 'Gürsel Tekin'i ihraç ettik' sözlerine CHP'li Mehmet Sevigen'den yanıt

Yorumlar

Benzer Haberler

Son Dakika Haberleri