cupure logo
altınfaizborsaeylülreeskontgramkritikkonutfedbugün

Çin'in büyük altın hamlesi! Sınır ötesi güç doları siler mi? 'Jeopolitik sigorta çalışıyor'

Çin'in büyük altın hamlesi! Sınır ötesi güç doları siler mi? 'Jeopolitik sigorta çalışıyor'
Zeynep Dilara Akyürek / Milliyet.com.tr –Asırlar önce sarı maden, kendisinden daha sert ve daha az çekici görünüme sahip bir metale yenilmişti. Devletler arasında verilen özel hediyeler altından değil, demirden hazırlanıyor, hatta demir satın almak için o dönem beş kat daha değersiz olan altın bir araç olarak kullanılıyordu. Asur, Mısır, Mari ve Hitit kayıtları, altının 'değersizliğini' gözler önüne seren pek çok veri sunuyor olsa da, günümüzde değişen dengeler bu bilgileri sadece 'ilginç' hale getirdi. Oysa o günlerin normali buydu. Peki bugünün normali nedir? Bir yerlerde 'değer' yargısı değişmiş, demir satın almak için altın kullanmak yerine, altın satın almak için demir kullanılmaya başlanmıştı. Üstelik bu durum, demiri işleyip değerli araçlar haline getirerek mümkün oluyor ve her üretilen ürün karşılığında altınla ödeme alınıyordu. Yüzlerce yıl sonra, bugün devletler kasalarını demir yığınlarıyla değil, külçe külçe altınla doldurma peşinde. Dev ekonomisiyle adından söz ettiren, büyük savaşlarda söz sahibi olarak görülen ve son yılların en önemli değişim ve gelişim adımlarını atarken 'altın' madenini yeniden başrole koyan Çin, kendi lehine değiştirdiği dengeleri başkalarının aleyhine çevirmiş olabilir mi? Çin başta olmak üzere birçok ülkenin kasasını altınla dolduruyor olması, küresel bir değişimin ayak sesleri ve hazırlık evresi mi? Eski Altın Borsası Yöneticisi Prof. Dr. Metin Duyar, Çin’in altın politikasını ve küresel dengeleri değiştirebilecek gücünü Milliyet.com.tr’ye anlattı. ÇİN KASALARINI ALTINLA DOLDURUYOR! EURO VE DOLAR’I SİLEBİLİR Mİ? Çin Merkez Bankası, rezervlerini ABD dolarından uzaklaştırma yönündeki çabalarını sürdürerek, ağustos ayında da artırdı. Son zamanlarda altın fiyatları, ABD'nin faiz indirimine gitme ihtimali ve Beyaz Saray'ın Federal Rezerv'e yönelik eleştirilerinin artmasıyla birlikte, uzun süredir devam eden durgunluğu kırarak rekor seviyelere ulaştı. Goldman Sachs'a göre, külçe altın bu yıl yüzde 30'dan fazla artarak ons ​​başına 3 bin 500 doların üzerine çıktı. Bu da Fed'in bağımsızlığına gelebilecek herhangi bir zararın, altını 5 bin dolara yaklaştırabileceğini ortaya koydu. Peterson Uluslararası Ekonomi Enstitüsü'nde kıdemli araştırmacı ve Çin ekonomisi uzmanı olan Nicholas Lardy, Çin’in 2015’ten bu yana belirgin şekilde uyguladığı altın politikası hakkında konuşmuştu. Lardy’nin açıklamalarında 2022’de başlayan Rusya-Ukrayna Savaşı’ndan sonra Çin’in hızlanan altın politikasına ilişkin bazı detaylar dikkat çekiyordu. Lardy’e göre bu, Amerikan dolarını devre dışı bırakmak için bir hamle olabilirdi. Öyle ki Donald Trump’ın ABD Başkası olmasıyla iki ülke arasında başlayan ‘vergi savaşları’ da bunun bir işaretiydi. Lardy Çin’in politikasını, "Sanırım Rusya'nın başına gelenleri ve İran'ın uluslararası finans ağlarından kopmasının nedenlerini görüyorlar. RMB'yi (Çin yuanı) uluslararası bir para birimi olarak tanıtıyorlar. Henüz pek şansları olmadı ama bu kesinlikle uzun vadeli hedefleri, doların rolünü azaltmak istiyorlar. Bu yüzden varlıklarını, resmi döviz varlıklarını dolardan uzaklaştırarak çeşitlendirmeleri son derece mantıklı görünüyor" sözleriyle anlatıyordu. Peki uzun vadede altın, euro, dolar gibi para birimlerini kullanımdan kaldıracak kadar güçlü olabilir mi? Prof. Dr. Metin Duyar, şöyle açıklıyor: Alıntı Metni DEMİRDEN DAHA DEĞERSİZDİ AMA ŞİMDİ... Anadolu toprakları, ilk medeniyetlerin bugüne bıraktığı izler ve miraslarla doludur. Bu miraslardan biri de hayatımıza asırlar önce giren kavramlardan biri olan 'para'dır. Kâğıt, bakır, gümüş ya da altın parçalarıyla şekillenen bu ödeme aracı, tarih boyunca zaman zaman değer kaybeder, zaman zaman yeniden değer kazanır. Asırlar öncesine dönüldüğünde ise bugünkü 'değeri kaybolmaz' denilen altının, diğer metaller karşısında oldukça değersiz olduğunu görmek mümkün.Çünkü o dönemde 'para', 'ödeme' ya da bugün bildiğimiz pek çok ekonomik kavram ve terim henüz hayatımızda yoktu.İhtiyaçlar başkaydı ve değerler de buna göre şekilleniyordu. Antik çağlarda Asur, Hitit, Mari ve Mısır medeniyetlerinde birkaç külçe altın, 1 külçe demire eş değerdi. Peki devran ne zaman dönmüştü?Prof. Dr. Metin Duyar tarihin tozlu sayfalarından bugüne ışıldayan ‘altın'ı şöyle anlattı: “Antik çağlarda metallerin değeri, bolluk ve işlenebilirliklerine bağlıydı. Demir, erken dönemlerde çok sınırlı şekilde elde edilebiliyordu ve eritilmesi büyük teknik beceri gerektiriyordu. Bu nedenle özellikle Hititler döneminde ve Erken Demir Çağı’nda demir, altından bile daha değerli sayılmış ve krallar arasında armağan olarak kullanılmıştı. Ancak demirin işlenme teknolojisi geliştikçe ve daha yaygın hale geldikçe, kıtlık primi ortadan kalktı ve günlük kullanıma indi. Böylece altının üstünlüğü tekrar öne çıktı. Altını diğer metallerden ayıran özellik, nadirliği, oksitlenmemesi, parlaklığı ve kolay şekil alabilirliğidir. Bu özellikler, onu değer saklama aracı ve değişim aracı olarak eşsiz kıldı. Lidya’da ilk altın sikkenin basılmasından itibaren altın parasal işlevini kazandı. Roma İmparatorluğu’nda da altın, devletin zenginlik ölçütü ve orduyu besleyen rezerv kaynağıydı. 19. ve 20. yüzyılda altın standardıyla altın, uluslararası para sisteminin resmi dayanağı haline geldi. Bugün ise fiilen hiçbir ülke altın standardında olmasa da, altın hâlâ bütün para birimlerinden bağımsız ve güvenilir kabul ediliyor. Çünkü altın, devletlerin siyasi kararlarından etkilenmeyen, sınır ötesinde herkesin kabul ettiği tek varlık.” ALTINI OLAN DURDURULAMAZ! ‘JEOPOLİTİK SİGORTA İŞLEVİ GÖRÜYOR’ Yeni dünyada değerler de değişmiş, daha önce adı bile anılmayan madenler adeta mumla aranır hale gelmişti. Öte yandan, uzun zamandır bilinen bazı madenlerin gerçek kıymeti ise yeni yeni anlaşılmaya başlanıyordu. Aslında onlar her zaman çok değerliydi ancak zaman zaman bu değer daha da artabiliyordu. İşte tam da böyle bir dönemde, savaşlar, çatışmalar, bölgesel gerilimler ve küresel bir krize dönüşme potansiyeli taşıyan sorunlar dünya gündeminin merkezine oturmuşken, iki başlık ön plana çıkıyordu:Enerji ve ekonomi.Ekonomiden söz edildiğinde ise artık yalnızca para birimleri, döviz kurları ya da enflasyon rakamları değil değeri her gün artan, buna karşılık miktarı her geçen gün azalan bir unsur dikkat çekiyordu: Altın!Küresel krizlerin gölgesinde, altın adeta yumruğunu masaya vuruyor, ekonomik dengelerde yeniden söz sahibi oluyordu.Prof. Dr. Metin Duyar, enerji ve ekonominin önemli rolleri olan düzene ilişkin şöyle konuştu: "Enerji ve altın, modern jeopolitiğin iki farklı tamamlayıcı ayağıdır. Enerji, ülkelerin ekonomik büyümesinin motoru olduğu için stratejik öneme sahiptir. Petrol, doğal gaz ve kritik mineraller üzerindeki kontrol, uluslararası güç ilişkilerini şekillendirir. Enerji arzında yaşanan kesintiler, devletleri doğrudan ekonomik krizlere ve siyasi istikrarsızlıklara sürükleyebilir. Enerji kaynaklarının güvenliği ve çeşitliliği, ülkelerin ulusal güvenlik stratejilerinin merkezindedir. Altın ise doğrudan üretim faktörü olmamakla, finansal güvenlik ve rezerv çeşitlendirme açısından kritik rol oynar. Kriz, yaptırım veya savaş dönemlerinde altın rezervleri, ülkelerin dış şoklara karşı dayanıklılığını artırır.” Prof. Dr. Duyar altının merkez bankaları için anlamını da, “Altın, hiçbir ülkenin tek taraflı kararıyla dondurulamayacak veya bloke edilemeyecek bir varlık olduğu için merkez bankaları için ‘jeopolitik sigorta’ işlevi görür. Gelecekte, altın rezervi güçlü olan ülkeler uluslararası finansal sistemde daha güvenle hareket edebilir, borçlanma koşullarında daha avantajlı olabilir ve kriz dönemlerinde rezervlerini kullanarak piyasaları istikrara kavuşturabilir. Altın rezervi zayıf ülkeler ise dış finansmana daha bağımlı kalır ve döviz krizlerine daha açık hale gelir. Ancak sadece altına sahip olmak tek başına yeterli değildir. Enerji güvenliği, teknolojik kapasite ve kritik mineral kaynakları da eşit derecede belirleyici olacaktır. Yani altın rezervi yüksek ülkeler, bu avantajı enerji ve teknoloji politikalarıyla desteklediklerinde gerçek anlamda küresel denge üstünlüğü sağlayacaklardır. Bunun dışında ülkeler altın rezervlerini artırarak piyasalara güçlü bir mesaj verir: ‘Bizim ekonomimiz dış şoklara dayanıklı” diye açıkladı. ÇİN, RUSYA, TÜRKİYE VE POLONYA: SON 10 YILIN KAZANLARI MI OLDULAR? 2024 yılı itibarıyla, son 10 yılda altın rezervini en fazla artıran 5 ülkeye bakıldığında dikkat çekici rakamlar ortaya çıkıyor. Listenin başında, devam eden bir savaşın içinde olmasına rağmen Rusya yer alıyor. Ülkenin altın rezervi, 2013-2023 yılları arasında 956 ton artarak toplam 2.299,9 tona ulaştı.Çin, aynı dönemde 893,8 ton artışla toplam altın rezervini 1.948,3 tona çıkardı. Listenin üçüncü sırasında ise Türkiye yer alıyor. Türkiye’nin altın rezervi, 2013-2023 arasında 606,6 ton artış göstererek toplamda 719,6 tona yükseldi.Kazakistan, bu süreçte rezervini 157,5 ton artırarak 392,6 tona, Polonya ise 118,7 tonluk artışla toplam 229,6 tona ulaştı. Ancak burada dikkat edilmesi gereken önemli bir nokta var: Her ülke için Çin’in uyguladığı strateji aynı şekilde işlemeyebilir. Çünkü bir ülkenin ekonomik gücü yalnızca elindeki altın miktarı ya da para birimiyle sınırlı değil.Prof. Dr. Metin Duyar bunu, “Her ülke için Çin’in stratejisini birebir uygulamak mümkün değil. Çünkü her ülkenin dış ticaret dengesi, rezerv yapısı ve döviz ihtiyacı farklıdır. Altının en büyük dezavantajı, faiz veya getiri sağlamamasıdır. Bu nedenle çok büyük oranda altına yüklenmek, özellikle borçlanma ihtiyacı yüksek ülkeler için maliyetli olabilir. Çin gibi güçlü dış ticaret fazlası veren ve uzun vadeli rezerv stratejisi kurabilen ülkeler bu yolda kazançlı olabilir. Ancak küçük ekonomiler için altın rezervlerini artırmak, doğru bir denge bulunmadan yapıldığında faydadan çok risk doğurabilir” diye açıkladı. Prof. Dr. Duyar, sözlerini ‘altının hiçbir ülkenin durduramayacağı güç' olduğuna dikkat çekerek şöyle noktaladı: Alıntı Metni

Yorumlar

Ekonomi Haberleri