cupure logo
ağustosormanhayatınıyangınıyaralıkazaölüdepremkaybettimarmara

Çağla için Interpol devreye girmişti! 'Ailenin de üzerine gidiliyor, adalete 5-6 ay kaldı'

Zeynep Dilara Akyürek / Milliyet.com.tr - 15 yaşındaki Çağla Tuğaltay’ın 5 Haziran 2000 günü sır dolu ölümü, aradan geçen 25 yıla rağmen onu tanımayan binlerce gönüllü için bir adalet mücadelesi olmaya devam ediyor. 25 yıldır onu hiç unutmadan şahit olduklarını Türk yargısına anlatan, Çağla’nın katilinin bulunması için yüreğinin bir yanında hep umut ışığı yanan gönüllüler, geçtiğimiz günlerde gelen bir haberle umudu daha yoğun hissetmeye başladı. Çağla’nın katili çevresinde aranmış, yıllarca aynı apartmanda yaşadığı pek çok komşusu şüpheli görülmüştü. Ancak genç kızın katili bunca zaman sadece 2 yerde hiç aranmamıştı. Kapının hiç zorlanmadan açıldığı, Çağla’ya yuva olan evi yani ailesi ve yurt dışındaki potansiyel suçlular!Artık Interpol devredeydi. Ya ailenin dediği gibi Çağla’nın katili yurt dışındaydı ya da Türk yetkililerin ve Çağla’nın davası için gönülden çabalayan Avukat Ümit Altay’ın da tahmin ettiği gibi en yakınındaydı. Peki Interpol’ün devrede olması ne anlama geliyor? 25 yılın ardından artık adaletin yerini bulması an meselesi mi? Avukat Ümit Altay, Çağla’nın katili için 6 ay detayına ve bilmediğimiz gelişmelerin olabileceğine dikkat çekerek Milliyet.com.tr’ye konuştu. INTERPOL’ÜN DEVREDE OLMASI NE DEMEK? ‘DOSYA ÇOK SICAK’ Çağla’nın öldürülmesinin üzerinden tam 25 yıl geçti. Ancak geçtiğimiz günlerde herkesi heyecanlandıran bir gelişme yaşandı ve delillerin bu güne dek yapılacak en kapsamlı tarama için Interpol’le paylaşılmasına karar verildi. Çağla Tuğaltay cinayetini aydınlatmak için çalışmalara devam eden polis, olay yerinde bulunan 3 parmak izi ile Çağla'nın tırnakları arasından çıkan DNA örneklerini İnterpol arşivinde taratacaktı. Ardından daelde bulunan örnekleri 196 ülkedeki örneklerle karşılaştıracaktı. 25 yıl boyunca sadece Çağla’nın ‘yakınlarında’ aranan katil için, bu kez geniş bir arama tarama söz konusuydu.Ancak genç kızın adına kurulan gönüllü sosyal medya sayfaları, katilin yakından ziyade 'en yakınlarında' olduğuna inanıyor. Aile ise bu iddialara karşı çıkıyor ve kızlarının katilinin ‘evden’ biri olmadığını ısrarla savunuyor. Elbette bu süreçte Türk yetkililer gereken araştırmaları yapıyor ve delileri inceleyerek, pek çok şahidin ifadelerini yeniden alıyor. Interpol’ün devreye girmesi ise cinayetin çözülmesi konusunda adalet bekleyenlerin umudunu iyice yeşertiyor. Peki Interpol’ün yapacakları davayı nasıl etkiler ve bu araştırma tam olarak ne anlama geliyor? Ailenin üzerindeki şüpheler bitmiş olabilir mi? Avukat Ümit Altay şöyle açıklıyor: Alıntı Metni DOĞRU SÖYLEME YÜKÜMLÜLÜĞÜ YOK! ‘HTS’LERE BAKILMIŞ OLABİLİR’ Bugüne dek Çağla’nın katilinin bulunması için pek çok kişinin ifadesi alındı. Aile de TV programlarında ve her röportajlarında o güne dair açıklamalar yaptı. Ancak gönüllülerin dikkatinden kaçmayan kritik detaylar, büyük tutarsızlıkları peşinden getiriyor. Özellikle Çağla’dan sonra ortadan kaybolan ‘yeşil Mercedes’ ile ilgili, “Öyle bir arabamız yoktu” dedikten kısa süre sonra “Aslında yeşil Mercedes’imiz vardı” diyen aile akıllarını karıştırmıştı. Sosyal medyada ve şahitlerin ifadelerinde öne çıkan isimlerden biri olan baba Nedim Tuğaltay’ın, cinayetin işlendiği saatlerde balkonda kanlı ve bıçaklı görülmesi, ev telefonundan görüşmeler yapılmış olması bu kritik detaylar arasında öne çıkıyordu. Oysa Çağla’nın öldürüldüğü saatlerde ne Nedim Tuğaltay ne de diğer aile üyeleri verdikleri ifadede evde olduklarını söylemişti. Yani Nedim Tuğaltay’ı eli kanlı ve bıçaklı gören 3 farklı tanığın ifadesi değerlendirildiğinde ortaya çelişkiler çıkıyordu. Ayrıca ağabey İlker Tuğaltay’ın HTS kayıtları 2000 yılına ait bir veri sunmamıştı. Çünkü incelenen numara, 2004’ten sonra kullanılmaya başlanmıştı. Peki ama Ordu’dan İstanbul’a cinayet sonrası geldiğini ifade eden İlker Tuğaltay yanlış bir numara mı vermişti? İfadesinde eksik ya da yanlış bilgiler olabilir miydi? Avukat Ümit Altay, ‘Doğru söylemek gibi bir yükümlülükleri yok’ diyerek o ifadeleri ve HTS kayıtlarını anlattı. “Kişinin, kendisiyle alakalı doğru delil verme veya doğru söyleme yükümlülüğü yok ceza hukukumuza göre. Ceza almasa da bir kanaat oluşur. Der ki bu adam gerçekten şüpheli olabilir. Nitekim şu an öyle düşünülüyor. 2000 yılında o olay saatinde, İstanbul'dan da sinyal verdiğinden kabul etmediğini düşünüyoruz. Polis veya savcılık HTS'nizi alırken gelip 'Hangi numarayı kullanıyorsunuz?' diye sormuyor. Yani şahsın şu an üzerinde kayıtta hangi telefon numaraları var diye bakar ve öğrenirler. Bu teyitli bir şekilde soruşturulur. Yoksa o zaman şüpheliler hep başka numaralar verirdi. İlker'in yıllar sonra yana yakıla başka bir numara aramasının, o numarayı kabul etmemesinin bundan sebep olduğunu düşünüyoruz. Bu, gerçekten onun telefonu. 2000 yılında da Ordu'da değil de İstanbul'da vermiştir diye düşünüyoruz. Zaten savcının da aile üzerine gitme sebeplerinden bir tanesi buydu. Bir de o numarayı da reddetmiyor. Diyor ki o numarayı 2004’te kullanmaya başladım. Yani tanıklara sorduğu sorular, onlara yaptıkları konuşmalarında savcı da fikrini biraz söylemiş. Şu an aile üzerinde de duruluyor.” – Avukat Ümit Altay Peki, olay saatinde Çağla’dan ve henüz kimliği bilinmeyen katilden başka kimsenin evde olmaması gerekiyorsa, ev telefonu üzerinden Nedim Tuğaltay’la nasıl iletişim kurulmuştu? Nedim Tuğaltay cinayet saatlerinde ev telefonunda, akşam Gülnur Tuğaltay’la eve gelene kadar bilmediği cinayeti, nasıl ‘Çağla’yı kesmişler’ diye anlatmıştı? Alıntı Metni 5 NO’LU KAN LEKESİ VE SALONDA BULUNAN ÇAKMAĞIN SIRRI Çağla’nın boğazı ‘solak’ biri tarafından kesilmişti ve okul elbiselerinin altına giydiği iç çamaşırındaki 5 no’lu kan lekesi Çağla’ya ait değildi. Çağla’nın değilse katili ele verecek bir delil olma olasılığı oldukça yüksek olan bu leke için Avukat Ümit Altay gereken adımları attı. Savcılığa 10 dilekçe gönderen Avukat Altay’ın 9’uncu dilekçesi bu kan lekesi içindi. Peki çakmak ve kan lekeleri ne ifade ediyordu? “Dosyada 5 no'lu kan örneği var. O Çağla'ya ait değil. Kanın kime ait olduğu bulunursa cinayeti aydınlatacak. Kanın sıçraması, cinayet dışında mümkün değil. Demek ki kendini de kesti katil. Böylece kendi kanı da damladı diye düşünüyoruz. Belki de Çağla’yla boğuşurken bir şey oldu. Bunu ben talep ettim. Tırnak altı DNA'nın da aileyle karşılaştırıp karşılaştırılmadığını bilmiyoruz. Çünkü aile bu konuda da yalan söylüyor. Deniyor ki bizimki incelendi ama eşleşmedi deniyor. Ancak bugüne kadar hiçbir rapor göstermediler. Bu da benim dikkatimi çekti. Başta tırnak altı DNA olmak üzere 5 no’lu kan örneği ve Çağla’nın iç çamaşırında başka yabancı DNA'lar da var ,swap'lar alınmış. Onlarla da eşleştirilmeli. Bir de salonda bulunan çakmak. O da DNA'larla eşleştirilmeli. Ben talep ettim. Muhtemelen savcı da bunu göz önünde bulundurur ve aile üyeleri ile o tanıklar dinlendikten sonra DNA'larına başvurulacak diye düşünüyorum.” - Avukat Ümit Altay ‘DOSYA GİZLİ OLDUĞU İÇİN BİLEMEYİZ’ Çağla’nın 25 yıldır aydınlatılamamış soruşturması için çalışan kimse yerinde saymıyor. Her geçen gün yeni incelemeler, ifadeler ve ihtimaller değerlendiriliyor, sonuca varacak yolda durmaksızın ilerleniyor. Ancak alınan ‘gizlilik kararı’ her gelişmenin öğrenilmesini mümkün kılmıyor. Bu nedenle de Avukat Ümit Altay’a göre henüz duymadığımız ama ilerleme kaydedilen incelemeler olabilir. Avukat Ümit Altay, bunun nedenlerini ve ‘6 ay tahminini’ açıklayarak sözlerini şöyle noktaladı: Alıntı Metni

Yorumlar

Son Dakika Haberleri